konuşma yapmak
Politikacı birçok öğrencinin önünde konuşma yapıyor.
연설하다
정치인은 많은 학생들 앞에서 연설을 하고 있다.
seyahat etmek
Dünya çapında çok seyahat ettim.
돌아다니다
나는 세계 곳곳을 많이 돌아다녔다.
ihtiyaç duymak
Susadım, suya ihtiyacım var!
필요하다
목이 마르다, 물이 필요해!
fark etmek
Dışarıda birini fark ediyor.
알아차리다
그녀는 밖에 누군가를 알아차린다.