keyif almak
O, hayattan keyif alıyor.
godere
Lei gode della vita.
getirmek
Köpek, topu suyun içinden getiriyor.
portare
Il cane porta la palla dall’acqua.
bırakmak
Bana bir dilim pizza bıraktı.
lasciare
Mi ha lasciato una fetta di pizza.
aşmak
Atletler şelaleyi aşıyor.
superare
Gli atleti superano la cascata.